Posts tagged sindrella

SİNDRELLA KOMPLEKSİ

Sindrella (Kül kedisi) hikayesini hepimiz biliriz. Kül kedisi zalim üvey annesi ve kız kardeşleri ile çok kötü bir hayat yaşamaktadır. Sonrasında birdenbire yakışıklı bir prens çıkar ve kül kedisini bu berbat hayatından kurtarır. Cadı tarafından kuleye kapatılan Rapunzel hikayesinde de durum aynıdır. Rapunzel’in altın sarısı çok uzun saçları vardır. Saçları yardımı ile kuleye çıkan prens Rapunzel’i kurtarmayı başarır. Yine başka bir masalda kendisinden daha güzel diye Pamuk prensesi öldürmek isteyen üvey annesi bir avcıyı görevlendirir. Avcı başarılı olamayınca üvey annesi yaşlı bir kadın kılığına girerek Pamuk prensese zehirli bir elma yedirir. Sonrasından zehirlenen prenses tahmin edebileceğiniz üzere, genç ve yakışıklı bir prens tarafından kurtarılır. Son olarak Uyuyan Güzel masalında ise olaylar şöyle gerçekleşir. Kötü bir kehanet sonucu yüzyıl sürecek derin uykuya dalan güzel prenses yine genç ve cesur bir prens tarafından kurtarılır. Bu masalların sonu hep mutlu sonla biter! Peki, prensler hiç gelmeseydi prensesler oradan kurtulamaz mıydı? Bu masallar kulaklarımıza ne fısıldıyor ona bakalım.

Sindrella Kompleksi: Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu Üzerine  adlı kitap kadınların hayatını kötü bir şekilde etkileyen Sindrealla Kompleksinin ne olduğunu bizlere açıklar. Sindrella ya da Külkedisi Kompleksi kadınların kurtarılmaya duyulan bir arzu hissetmesidir. Derinlerde bir yerde kendi hayatınızda sorumluluğunuzu almak istemezsiniz ve masallardaki gibi kurtarılmak için hep yakışıklı bir prensin gelmesini beklersiniz. Kitabın yazarı Collette Dowling bu durumu şu sözlerle ifade eder.

“ERKEKLER, DOĞDUKLARI GÜNDEN İTİBAREN BAĞIMSIZLIK İÇİN EĞİTİLİR. TAM TERSİNE KIZLARA İSE BİR GÜN, BİR ŞEKİLDE KURTARILACAKLARI ÖĞRETİLİR.”

Öte yandan bu durum bilinç dışında gerçekleştiği için kadınlar bunun farkında olmamaktadır. Peki neden kadınlarda kurtarılmaya dair bir arzu var? “Kadının, aklını ve yaratıcılığını tam olarak kullanmaktan alıkoyan ve büyük ölçüde bastırılmış tutum ve korkular sonucu ortaya çıkan “Sindrella Kompleksi, Collette Dowling’a göre daha küçükken masallarla, ninnilerle yetiştirilme tarzı ve alınan eğitimle kadınların sağlıksız ölçüde bağımlı olmaya özendirildiğini söyler. Kadınlar doğduğu andan itibaren babasına ve ağabeyine daha sonra eşine bağımlı hatta korunmaya muhtaç olmak üzere yetiştirilmektedir. Korunmaya ve bakıma ihtiyaçları vardır. Dış dünyadan kadınlara korunmaya ihtiyaç olduğu dayatılır. Çocukluğundan beri kendine bakma, kendini geliştirme ve kendini koruma konusunda desteklenmeyen kadınlar zamanla bağımsızlığa kaygı ile yaklaşmaya başlar.  Geçmişten günümüze kadar devam eden ataerkil sistem kadınlara bağımsızlık korkusu oluşturmalarına sebep olur. Bunun etkisi ile kadınlar kendi hayatlarından sorumlu olma noktasında çekingen olur ve dış dünyadan korkar duruma gelir. Bağımlılık konforu beraberinde getirir. Bu durum kadınların sorunlardan ve sorumluluklardan kaçmasına, masallardaki gibi prens tarafından kurtarılmayı beklemesine sebep olur. Böylelikle kadınların özgüvenini her geçen gün kaybolur.

Kız çocukların bağımlı olma yönünde buna karşın erkek çocukları bağımlılıktan kurtulma yönünde yetiştirilir. Erkek çocuk bağımsız davranışa yöneltilir. Yani erkek çocuklarına bağımsızlığı bahşeden erkek doğası değil eğitimdir. Kadınlar kendini koruma, kendini geliştirme, kendini ortaya koyma konusunda rahat hissetmesi yönünde eğitilmemiştir. Bu sebeple bazı kadınlar kendi yaşamının sorumluluğunu almaktan korkar. Collette Dowling bu durumu kendi hayatından örneklerle açıklar. “Birisine yaslanma fırsatı yakaladığım an ilerlemeyi bırakıyordum.” Sözü bazı acı gerçekleri göz önüne serer.

Sindrella Sendromunun işaretleri olarak şunları görebiliriz: Erken yaşta evlenip çocuk sahibi olmak veya zengin koca bulama hayali, 30 yaşına gelmiş evlenmemiş olan kadınların veya çocuk sahibi olamamış kadınların kendilerini yetersiz hissetmesi, evlendikten sonra kadınların kariyeri bırakması ve bütün hayatlarını çocuk ve eve adaması, kendinizi sadece bir ilişki var olduğunda değerli hissetmek, kurban bilinci yani hayatınızın sorumluğunu kendi eline almamak dışsal faktörleri suçlamak gibi sıralanabilir.

Her ne kadar kitabın 60’lara ve 70’lere atıfta bulunduğu için eskimiş olduğu iddia edilse de gündelik yaşama bakıldığında bu kitabın hala güncelliğini koruduğunu görürüz.  Finansal ve duygusal bağımlılık bugün hala birçok kadının hayatını etkilemektedir. Kadınların aklını ve yaratıcılığı kullanması engellenmektedir. Masallarla başlayan bu bilinçdışı etkileşim medya ile pekiştirilmektedir. Günümüzdeki özellikle yeni medyadaki film veya dizileri düşündüğümüzde Sindrella Kompleksi temaların var olduğunu görürüz. Bunlardan kurtulmanın birinci adımı farkındalık kazanmaktır. Bu yüzden kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Hoşça kalın.